Muhteşem Köşe Yazıları ...







GÜNERİ  CİVAOĞLU

İnsan kalbini ısırmak, yemek


Geride kalan çarşamba Başbakan Erdoğan’ın “duyarlı” ABD gezisi konuşuluyordu.
Türkiye’deki büyük yabancı bankalardan birinin yöneticisi şöyle bir “durum yorumu” yaptı.
Bugünkü ABD medyasında bir “Sünni-İslami direniş örgütü” komutanlarından birinin görüntüsü, “vahşeti” yansıtıyordu.
“Suriyeli bir askerin kalbini bıçakla çıkarmış yiyorlardı.”
Her ne gerekçeyle olursa olsun böyle bir görüntüden sonra, Obama ya da herhangi bir ABD politikacısı, Suriye’ye müdahale için tek kelime söyleyemez...
Gerçekten...
Bazı fotoğraflar, “simgedir.”
Siyasi kararların, askeri müdahalenin “anahtarıdır.”
Afganistan’da mahzun bakan Afgan kızının yeşil gözleri, Afganistan’a askeri müdahaleyi tetikleyen, insani açıdan “meşruiyet” belgeseli olmuştu.
Bir insanın kalbini bıçakla, göğüs kafesinden sökerek, ağzından kanlar akarken yemek dünyanın her tarafında elbette Amerika’da insani tepkileri tetikledi.
Ne yazık ki Beşar Esad’ın zulmü karşısında -haklı olarak- direnen güçlerin hareketi böyle “barbarlıklarla” gölgeleniyor.
Suriye’deki direnişe küresel desteğe “köstek” oluyor.
Dün Radikal’de Cengiz Çandar’ın yazısında bu konu “Reyhanlı’nın hesabını sormak” başlığı altında işlenmişti.
Ama...
“Bir insanın kalbini göğüs kafesinden söküp, kanlarını dudaklarından akıtarak ısırmak, yemek” gibi bir video görüntüsü Beşar Esad adlı kıyıcı Esad’ı bile geri plana atıyor.
YAMYAM
OMAR al-Faruq adlı Hummus’tan çıkma Sünni-İslami direniş örgütü komutanlarından birinin, yine video kayıtlarından görüleceği üzere, Suriyeli bir askerin kalbini yemeğe kalkan vahşi görüntüler de gerçektir ve akıl havsala alır cinsten değildir. Bunun kadar vahşi Banyas katliamı görüntülerinin haberleri, önceki günkü New York Times’ta yer alan ve International Herald Tribune’de manşetten yayımlanan Anne Barnard ve Hania Murtada imzalı haber yazısında mevcuttur.
Banyas’ta ne tür bir katliam yapıldığı upuzun yazının daha şu ilk cümlelerinden anlaşılıyor zaten: “Suriye sahil şeridindeki şehrin sokaklarından 46 bedeni topladıktan sonra, Ömer, ölü sayısını unuttu. Söylediğine göre, dört gün ağzına bir şey koyamadı. Birkaç aylık yanmış bir bebeğin yanık vücudunu, bir hamile kadının karnından çıkarılmış cenini, başında köpeği beklemekte olan bir arkadaşının yerde uzanmış cesedi aklına geliyordu sürekli olarak...”
Bu, Suriyeli bir Sünni-İslamcı savaşçının Suriyeli rejim askeri kalbi yemesinden, Mihraç Ural’ınHatay’ı Türkiye’den koparmayı amaçlayan örgütünün hamile kadın karınlarından kazıdığı Sünni ceninlere, yaktıkları birkaç aylık Sünni bebeklere uzanan “mezhep savaşı”na dönüşmüş her türlü iğrençliğin ve çirkinliğin yansımalarıyla karşı karşıyayız.
Dahası, bu “hal”in, Beşar Esad’ın “en vurucu gücü” haline gelen Mihraç Ural üzerinden -başta Hatay- “Türkiye’ye ihracı” çabalarıyla karşı karşıyayız.
“Yanlış Suriye politikası”ndan ötürü böyle bir duruma yol açıyor diye hükümete mi yüklenmeliyiz? Yoksa, bu canavarlığı kendi ülkesinde yapmakla kalmayıp, Türkiye sınırları ötesine taşıyan Suriye rejimini mi teşhis etmeliyiz? Sapla samanı karıştırmayalım.
Suriye ve Suriye üzerinden gelinen noktada, nerede yanlış yapıldı; ne yapılması gerek; “doğru” nedir? Bunları tartışalım. Eleştiriyi kim, nerede ve ne ölçüde hak ediyorsa, eleştirelim de. Ama, bir şeyi asla aklımızdan çıkarmayalım: Suriye’de olaylar, 15 Mart 2011’de silahsız halkın gösterileriyle başladı. Halka silah kullanan, her gösteriyi acımasızca biçen Beşar Esad rejimiydi. Ülkesindeki çatışmayı “mezhep savaşı”na çevirmek isteyerek, iktidarının ömrünü uzatmak isteyen Beşar Esad idi. Ülkesindeki “mezhep savaşı”nı Türkiye’ye ihraç etmek isteyen de Beşar Esad.
...........................
Ne yapıp edip, Türkiye’de bir Sünni-Alevi çatışmasının alevlenmesinin önüme geçmek gerekiyor. Reyhanlı’nın hesabı, Suriye rejiminden bir şekilde sorulmazsa, rejim “caydırılmazsa”, “Reyhanlı” tekrarlar. Asıl risk ve tehlike buradadır.
Banyas’ın hesabı tutulursa, Reyhanlı’nın hesabı da sorulur.
.........................
Beşar Esad’a karşı küresel bir tepki var.
Ama...
Direnişçiler arasında köktencilerin insani duygularımızı isyana dönüştüren barbarlıkları, demokrasi için ortak tavırlarımızı zehirliyor.

0 yorum:

Copyright © 2013 Sinedünya and Blogger Templates - Anime OST.